Salih Karakuzu

Bad-el Harab-ül Basra: İş İşten Geçtikten Sonra

Salih Karakuzu

Dilimizde sıklıkla kullanılan deyimler, geçmişten günümüze taşınan kültürel mirasımızı yansıtır. Bu deyimlerin pek çoğunun kökeni, tarihsel olaylara ve halkın deneyimlerine dayanır. Bad-el Harab-ül Basra deyimi de bunlardan biridir. Arapça kökenli bu deyim, "iş işten geçtikten sonra" anlamına gelir ve genellikle bir şeyin artık yapılamayacak kadar geç kalındığını ifade etmek için kullanılır.

 

Deyimin öyküsüne bakıldığında, Moğol istilası sırasında Basra'nın yağmalanmasıyla ilgili bir anekdotla başlar. Bu olayda, Moğollar Basra'yı yakıp yıktıktan sonra, bir alimin geride kalanların faydasını sorguladığı anlatılır. Ancak halk arasında dilden dile dolaşan bir başka öykü de vardır ki bu da deyimin daha canlı ve etkileyici bir açıklamasını sunar.

 

Hikâyeye göre, Basra'ya gelen bir derviş, açlığını gidermek için kapı kapı dolaşır ancak kimse ona yardım etmez. Sonunda, bir kasap çiğ et verir ama derviş ateş yakacak bir şey bulamaz. Ateş için yardım istediği herkes onu geri çevirir. Bu çaresizlik anında, derviş, Basra halkının cimriliğinden ve yardımsızlığından Allah'a sığınır ve eti pişirecek bir parça ateş dileğinde bulunur.

 

Tam o sırada şehirde büyük bir yangın çıkar. Herkes kaçarken, derviş, yangınla eti pişirir ve karnını doyurur. Ancak daha önce yardım etmeyenler, şimdi ona dönerler ve "İstediğin ateşi buldun" derler. Bunun üzerine derviş, "Bad-el Harab-ül Basra" yani "Basra harap olduktan sonra" der.

 

Bu hikâye, deyimin derin anlamını ve gücünü vurgular. İnsanlar sık sık işlerin önemini kavrayamazlar ya da değerini anlamak için geç kalırlar. Ancak bazen, işler kontrolden çıkar ve artık geri dönülemez bir noktaya gelinir. Bu noktada, Bad-el Harab-ül Basra gibi bir deyimle ifade edilen bir durumla karşılaşılır.

 

Günümüzde, siyasi ve toplumsal olaylar da bu deyimin anlamını yansıtabilir. Belirli bir eylem veya politika, sonuçlarına tam anlamıyla bakılmadan uygulandığında, Bad-el Harab-ül Basra durumuyla karşılaşılabilir. Ancak bu deyimin hikâyesinden de anlaşılacağı gibi, işlerin kötüye gitmesini engellemek için her zaman bir şans vardır. Önemli olan, geç kalınmadan önce doğru adımlar atabilmektir.

 

Türkiye'deki Seçim Sonuçları: Bir Uyanışın ve Değerlendirmenin Eşiğinde

 

Türkiye'nin son seçimlerinde alınan sonuçlar, birçok kişi için büyük bir sürpriz oldu. Özellikle CHP için, beklenmeyen bir tablo ortaya çıktı. Ancak bu sonuçlar sadece AK Parti'nin başarısızlığı veya diğer hataların bir yansıması değil; asıl olarak, ülkenin içinde bulunduğu karmaşık durumun ve toplumsal dinamiklerin bir sonucudur. Bu makalede, son seçimlerin ardından ortaya çıkan manzarayı değerlendirecek ve geleceğe dair bazı düşünceleri ele alacağım.

 

Kilit Noktalar:

 

Hesapsız Cezalandırma: Seçim sonuçları, muhafazakar ve milliyetçi kesimin hesapsız bir şekilde cezalandırılması olarak algılanabilir. Ancak bu sadece bir yüzey değil, daha derin ve karmaşık bir sorunun işaretçisidir. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşullar, seçmenlerin tercihlerini etkileyen temel faktörler arasında yer alıyor.

 

Öğrenme ve Uyanış: Seçim sonuçları, birçok siyasi aktör için bir uyanış çağrısı niteliğindedir. Artık sadece ideolojik klişelere ve retoriğe dayanarak siyaset yapılamayacağı anlaşılmalıdır. Seçmenler, somut ve etkili çözümler talep etmektedir. Bu durum, siyasi partilerin ve liderlerin daha derinlemesine bir değerlendirme yapmaları gerektiğini göstermektedir.

 

Yeniden Yapılanma ve İstikamet Belirleme: Seçim sonuçları, siyasi arenada bir yeniden yapılanma ve istikamet belirleme gerekliliğini ortaya koymaktadır. Artık siyasi aktörler, halkın beklentilerine ve ihtiyaçlarına daha duyarlı bir şekilde hareket etmelidir. Bu, sadece seçim dönemlerinde değil, sürekli olarak devam etmesi gereken bir süreçtir.

 

Vatanseverlik ve Muhafazakarlık Algısı: Sonuçlar, vatanseverlik ve muhafazakarlık kavramlarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Sadece söylemde değil, eylemde de bu değerlere sadık kalmanın önemi ortaya çıkmıştır. Gerçek vatanseverlik ve muhafazakarlık, sadece sloganlarda değil, toplumun geneline etki eden politikalarda da kendini göstermelidir.

 

Sonuç olarak:

 

Türkiye'nin son seçim sonuçları, birçok açıdan tartışma yaratan ve derinlemesine değerlendirilmesi gereken bir durumu işaret etmektedir. Siyasi aktörlerin, toplumsal dinamiklere uyum sağlayacak şekilde hareket etmeleri ve çözüm odaklı politikalar geliştirmeleri gerekmektedir. Ancak bu, sadece siyasi aktörlerin sorumluluğunda değil, aynı zamanda toplumun geniş kesimlerinin de aktif katılımını gerektiren bir süreçtir. Gelecek için daha adil, daha kapsayıcı ve daha sürdürülebilir bir politika vizyonu oluşturmak, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu zorlukları aşmak için önemli bir adımdır.
 

Yazarın Diğer Yazıları