Nurettin Soyak

Teslim Ol

Nurettin Soyak

Rabbimizin, İbrahim aleyhisselam’ı dünyada seçkin, ahirette de iyilerden kılması, Allah’a olan teslimiyetindeki samimiyetindendir. Çok ciddi imtihanlara tabi olmuş ve bu denemeleri başarı ile tamamlamıştır. Teslim olan kurtulur. Ama nasıl bir teslimiyet? Sözde değil özde, dilden değil gönülden bir teslimiyet.

“Kim ‘ihsan’ derecesine yükselerek özünü Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara, 112)

“Rabbi ona ‘teslim ol’ dediğinde, ‘Âlemlerin Rabbine teslim oldum’ demişti.” (Bakara, 131)

Rabbimiz, dini, peygamberlerinden sadece İbrahim aleyhisselam’a “Millet-i İbrahim” yani “İbrahim’in dini” ifadesiyle tesmiye etmiştir. İbrahim aleyhisselam’ı dost edinmiştir. Rabbin dostluğu kolay kazanılabilecek bir dostluk değildir.

Ciddi ve zorlu denemelerden, meşakkatlerden, serden ve yardan geçmekle mümkündür. İşte İbrahim ailesi bunu başarmış ve beş vakit namazda Allahümme Salli ve Barik duaları ile hatırlanmaları istenmiştir.

“Kimin dini, iyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hakka yönelen İbrahim'in dinine tabi olan kimsenin dininden daha güzeldir? Allah, İbrahim'i dost edindi.” (Nisâ, 125)

İbrahim aleyhisselam, Allah davasında, Allah’a kullukta, Allah’a teslimiyette babasını ve kavmini sert bir şekilde uyarmaktan çekinmemiştir.

“Hani İbrahim, babası Azer’e ‘Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum’ demişti.” (Enam,74)

Babası da kavmi de batıl davalarından vazgeçmeyerek İbrahim’i tehdit etti.

“Babası; ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!’ dedi.” (Meryem, 46)

Putçu kavmin İbrahim aleyhisselam’a tepkisi ise daha şiddetli oldu; yakarak cezalandırmak.
“Eğer yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin dediler.” (Enbiya, 68)

İbrahim aleyhisselam, Cebrail aleyhisselam’ın yardımını kabul etmeyince, Rabbimiz ateşe emretti; “Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol, dedik.” (Enbiyâ, 69)

Allah’a olan samimi teslimiyet ve tevekkül, yakıcı olan ateşe, ilahi emirle yakıcılığını kaybettirmiştir.
İbrahim aleyhisselam’ın diğer imtihanı ise İsmail ve Hacer’in kuş uçmaz, kervan geçmez Mekke vadisine bırakmasıdır. Hacer validemizin “Allah bize yeter” teslimiyeti, onun Allah yanındaki derecesini âlî eylemiştir. Onun bu teslimiyeti, hac ve umre ibadetinin bir parçası olan Say ibadeti ile kıyamet sabahına kadar hatırlanmasına vesile olmuştur. Teslimiyetin dünyevi mükâfatı ise yeryüzünde benzeri olmayan Zemzem nimetidir. Zemzem, kısa sürede Mekke’nin bir yerleşim yeri olmasına, bolluk ve bereketin gelmesine vesile olmuştur.

“Şüphesiz Safa ile Merve, Allah'ın (dininin) nişanelerindendir.” (Bakara, 158)

"Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe'nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler." (İbrahim, 37)

İbrahim aleyhisselam’ın diğer bir imtihanı da oğlu İsmail’i kurban etmesidir. “…Yavrum, ben rüyamda senin boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin, dedi. O da, babacığım emrolunduğun şeyi yap, dedi.” (Saffat, 102)
Nasıl ki ateş İbrahim aleyhisselam’a serin ve selamette oldu ise bıçak da İsmail aleyhisselam’ı kesmedi. “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”(Sâffât, 106) Evladını kesmekle imtihan olmak mı zor, babası tarafından kesilmekle imtihan olmak mı? Düşünelim.

“Biz, (İbrahim'e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail'i) kurtardık.” (Sâffât, 107)

Rabbimizin, İbrahim ailesini hac ibadetinin bir parçası yapması, sonrakilere “Rabbinize teslim olacaksanız İbrahim ailesi gibi teslim olun” mesajıdır. Şirk konusunda çok hassas olan Rabbimizin, İbrahim ailesinin hatıralarını ibadetin bir parçası haline getirmesi çok manidardır. “Şirkten uzak dur.” (Müddessir, 5)

“Hani, İbrahim demişti ki: Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.” (İbrahim, 35)

Allah’a kulluğumuzda başarılı olamamaya, ins ve cin şeytanlarını bahane etmek akıllıca bir iş değildir. Kolaycılığa kaçmaktır. Her türlü şerirlerin şerrinden kurtulmanın yegâne yolu, Rabbimize olan samimi teslimiyet ve tevekküldür.
“Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rabbine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur.” (Nahl, 99)

Allah’ın dinini tartışma dini haline getirenleri Rabbimiz ıslah eylesin. Müslümanları gereksiz gündemlerle meşgul edenler, bilerek veya bilmeyerek hangi amaca hizmet ettiklerinin farkındalar mı acaba? Gereksiz tartışmalardan kurtulmanın yolunun da Allah’a samimi teslimiyetten geçtiğini Rabbimiz bize haber vermektedir.
“Seninle tartışmaya girişirlerse de ki: Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim ettim.” (Âl-i İmrân, 20)

Rabbimiz, Müslümanlara, kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda İslam ahkamı ile hüküm veren hakemin hükmüne, içinde hiç sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmelerini emretmiştir.

“Hayır! Rabbine and olsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisâ, 65)

Maalesef, bazı Müslümanların bazı konularda bırakın hakemi, Allah ve Resulünün hükmüne karşı bile sıkıntı duyduklarına şahit olmak ne kadar acı.

“Mûsâ, ‘Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah'a iman etmişseniz, eğer O'na teslim olmuş kimseler iseniz artık sadece O'na tevekkül edin’ dedi.” (Yûnus, 84)

“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın." (Bakara, 128)

Yazarın Diğer Yazıları